Göz sağlığı, yaşam kalitesini doğrudan etkileyen en önemli unsurlardan biridir. Görme duyusunun doğru işlemesi, gözün tüm yapı ve tabakalarının sağlıklı çalışmasına bağlıdır. Bu yapılar arasında en önde ve en dışta yer alan kornea, hem ışığın göze girmesini sağlar hem de görüntünün net bir şekilde oluşmasında hayati rol oynar. Bu şeffaf yapının bozulması, birçok görme sorununa yol açabilir. Özellikle Keratokonus ve diğer Kornea Hastalıkları, kişinin günlük yaşamında ciddi kısıtlamalara neden olabilir. Bu yazımızda, Op. Dr. Diclehan’ın da vurguladığı gibi, kornea kaynaklı görme problemlerinin nedenlerini, belirtilerini ve en güncel tedavi yöntemlerini tüm detaylarıyla ele alacağız.
Kornea'nın Yapısı
Kornea, gözün en dış tabakasıdır ve saydam yapısıyla göze gelen ışığı kırarak retina üzerine odaklanmasına yardımcı olur. Bu yapı gözlük veya kontakt lens gibi düzeltici araçların etkisini gösterdiği yerdir. Kornea, beş ana katmandan oluşur: epitel, Bowman tabakası, stroma, Descemet zarı ve endotel.
Kornea hem mekanik koruma sağlar hem de gözün kırma gücünün yaklaşık %70’ini oluşturur. Bu nedenle korneadaki herhangi bir bozulma, görme kalitesini ciddi şekilde düşürebilir.
Kornea, şeffaf olması sayesinde ışığın engellenmeden geçmesini sağlar. Ancak travma, enfeksiyon, genetik yatkınlık veya metabolik hastalıklar korneanın yapısını bozabilir. Bu durumda görme bulanıklığı, ışığa hassasiyet ve ciddi görme kayıpları meydana gelir. Özellikle Keratokonus, kornea yapısında ciddi deformasyonlara neden olan en yaygın Kornea Hastalıklarından biridir.
Keratokonus, korneanın incelerek öne doğru koni şeklinde sivrilmesiyle karakterize edilen ilerleyici bir göz hastalığıdır. Bu durum, gözün kırma gücünü bozar ve düzensiz astigmatizma ile miyopiye yol açar. Genellikle her iki gözde de görülür ancak asimetrik seyreder.
Keratokonus, çoğunlukla ergenlik döneminde başlar ve 30’lu yaşlara kadar ilerleyici olabilir. Erken tanı ve doğru müdahale ile görme kaybı büyük ölçüde önlenebilir.
Her 2000 kişiden 1'inde görüldüğü tahmin edilmektedir. Ancak gelişen tanı teknikleri sayesinde bu oran daha yüksek olabilir. Aile öyküsü olanlarda ve gözleri sürekli ovalayan bireylerde risk artar.
Op. Dr. Diclehan, Keratokonus hastalarının erken dönemde fark edilmesinin tedavi başarısını belirlediğini ve görme kaybının önlenmesinde kritik rol oynadığını belirtmektedir.
Aile bireylerinde Keratokonus bulunan kişilerde hastalığın gelişme riski artar. Bu nedenle genetik geçiş oldukça önemlidir.
Özellikle alerjik yapıya sahip kişilerde sık sık göz ovuşturma, korneanın yapısını zayıflatır. Bu, hastalığın ilerlemesinde en önemli çevresel faktörlerden biridir.
Atopik dermatit, saman nezlesi gibi alerjik rahatsızlıklar da korneayı hassaslaştırır. Bu durum, hastalığın başlamasını ve ilerlemesini kolaylaştırabilir.
Bazı çalışmalarda kornea dokusundaki belirli enzimlerin yetersiz çalışması sonucu yapısal zayıflık oluştuğu gösterilmiştir.
Bu belirtiler, özellikle genç yaşlarda fark edilirse hastalık erken evrede kontrol altına alınabilir.
Kornea Hastalıkları, yalnızca Keratokonus ile sınırlı değildir. Kornea; enfeksiyonlar, travmalar, bağ dokusu hastalıkları ve dejeneratif durumlarla da zarar görebilir. İşte en yaygın Kornea Hastalıkları
Bakteri, virüs, mantar veya parazit kaynaklı kornea enfeksiyonudur. Kızarıklık, ağrı, görme kaybı ve akıntıyla kendini gösterir. Acil tedavi gerektirir.
Kornea yüzeyinin enfeksiyon ya da travma sonucu delinmesiyle oluşur. Görme kaybı riski yüksektir.
Kornea iç yüzeyindeki endotel hücrelerin işlev kaybına uğraması sonucu ödem gelişir. İleri evrelerde kornea nakli gerekebilir.
Herpes virüsünün gözde neden olduğu tekrarlayan enfeksiyonlar korneada iz bırakabilir. Bu durum görme kalitesini ciddi şekilde bozar.
Travma, ameliyat, yanık ya da enfeksiyon sonrası oluşan opasiteler, korneanın şeffaflığını bozar ve görmeyi etkiler.
Genetik geçişli birçok farklı kornea distrofisi vardır. Bunlar korneanın farklı katmanlarını etkileyerek bulanık görmeye neden olabilir.
Öncelikle hastanın görme keskinliği ve gözlük numarası değerlendirilir. Gözlükle yeterli görme sağlanamıyorsa ileri testler uygulanır.
Kornea eğriliğini ölçen bu cihazla Keratokonus başlangıç evresinde fark edilebilir.
Kornea haritasının çıkarıldığı bu yöntem, Keratokonus tanısında en güvenilir yöntemdir. Kornea kalınlığı, eğimi ve simetrisi detaylı şekilde değerlendirilir.
Kornea kalınlığını ölçmek için kullanılır. Keratokonus hastalarında kornea belirgin şekilde incelmiştir.
Op. Dr. Diclehan, ileri teknoloji görüntüleme cihazlarının Keratokonus teşhisinde erken dönemde büyük avantaj sağladığını ifade etmektedir.
Gözlük ve Kontakt Lensler
Hastalığın erken döneminde gözlükler ya da yumuşak kontakt lenslerle görme düzeltilebilir. Ancak ilerleyen evrelerde yetersiz kalır.
Özellikle gaz geçirgen (RGP) lensler, kornea yüzeyini düzelterek net görüntü elde edilmesini sağlar.
Karma yapılı lensler hem konfor sağlar hem de ileri Keratokonus vakalarında kullanılır.
Bu modern yöntemle korneanın biyomekanik yapısı güçlendirilir. Riboflavin damlası ve UV ışını ile uygulanan bu işlem, hastalığın ilerlemesini durdurur.
Kornea içine yerleştirilen küçük plastik halkalar, koni şeklindeki yapıyı düzelterek görmeyi artırır.
İleri evre Keratokonus ve diğer Kornea Hastalıkları için son çare kornea naklidir. Tam kat (PK) veya lameller (DALK) olarak yapılabilir. Başarı oranı yüksek olsa da ömür boyu takip gerekir.
Op. Dr. Diclehan, hastalığın evresine göre kişiye özel tedavi planlanmasının, görme düzeyinin korunmasında en önemli adım olduğunu belirtmektedir.
Ayrıca ailesinde Keratokonus öyküsü olan bireyler erken yaşta tarama yaptırmalıdır.
Yapılan bazı çalışmalarda şeker hastalığı olan bireylerde kornea kalınlığının arttığı ve Keratokonus riskinin daha düşük olabileceği gözlemlenmiştir. Ancak bu durum henüz kesinlik kazanmamıştır. Yine de şeker hastalığı gibi sistemik hastalıkların Kornea Hastalıkları üzerindeki etkisi göz ardı edilmemelidir.
Ayrıca şeker hastalığına bağlı gelişen diyabetik retinopati, görme kaybına yol açan başka bir ciddi durumdur. Bu nedenle sistemik hastalıkların da göz sağlığı üzerindeki etkileri dikkatle izlenmelidir.
Gözün şeffaf zırhı olan kornea, görmenin temel taşıdır. Keratokonus ve diğer Kornea Hastalıkları, zamanında teşhis edilmediğinde ciddi görme problemleri yaratabilir. Ancak erken tanı, düzenli takip ve teknolojik tedavi yöntemleri sayesinde bu hastalıklar büyük ölçüde kontrol altına alınabilir.
Op. Dr. Diclehan, göz sağlığı için erken muayene, bilinçli hasta takibi ve kişiye özel tedavi planlamasının vazgeçilmez olduğunu vurgulamaktadır. Özellikle genç yaşlarda sık göz ovalama, görmede dalgalanma gibi belirtiler yaşayan bireyler vakit kaybetmeden bir göz uzmanına başvurmalıdır.