Göz, insan vücudunun en hassas ve en önemli duyusal organlarından biridir. Görme duyusunu sağlayan bu yapı, birçok farklı dokunun bir araya gelmesiyle oluşur ve dış etkenlere karşı oldukça savunmasızdır. Gözde meydana gelen renk değişiklikleri, görme kaybı, ağrı ya da diğer belirtiler, önemli sağlık sorunlarının habercisi olabilir. Bu yazımızda toplumda sıkça merak edilen iki önemli göz problemi olan Sarı Göz Hastalığı ve Retina Hastalığı konularını detaylı anlatacağız.
Sarı Göz Hastalığı, göz akının (sklera) sararmasıyla karakterize edilen bir durumdur. Tıbbi adıyla ikter olarak bilinen bu tablo, genellikle vücutta bilirubin adı verilen maddenin artmasıyla ilişkilidir. Bilirubin, kırmızı kan hücrelerinin parçalanması sırasında oluşur ve karaciğer tarafından atılır. Eğer bu süreçte bir bozulma olursa, bilirubin kanda birikir ve göz aklarında sararma meydana gelir.
Sarı Göz Hastalığı, her zaman bir göz hastalığına bağlı gelişmez. Aksine, çoğu zaman altta yatan sistemik bir rahatsızlıkla ilişkilidir. Bu nedenle gözlerde sararma fark edildiğinde yalnızca bir göz hastalığı değil, vücudun genel sağlığı da değerlendirilmelidir. Op. Dr. Diclehan, gözde sarı rengin ciddiye alınması gereken bir bulgu olduğunu vurgulamaktadır.
Retina Hastalığı, gözün arka kısmında bulunan ve ışığı algılayarak sinirsel uyarılara dönüştüren retina tabakasını etkileyen hastalıkların genel adıdır. Retina, görüntüleri beyne ileten görme sisteminin en kritik yapılarındandır. Bu nedenle bu bölgede meydana gelen herhangi bir hasar, doğrudan görme fonksiyonunu etkiler.
Retina Hastalığı, çok farklı klinik tabloları içerebilir: diyabetik retinopati, yaşa bağlı makula dejenerasyonu, retina dekolmanı, retinit pigmentosa gibi. Her biri ayrı nedenlerle ortaya çıkar ve farklı tedavi yöntemleri gerektirir. Ancak ortak noktaları, çoğunun sinsi seyretmesi ve zamanında müdahale edilmezse kalıcı görme kaybına yol açabilmeleridir.
Karaciğer Hastalıkları
Sarı Göz Hastalığı en sık karaciğerle ilgili hastalıklarda görülür. Hepatit, siroz, karaciğer yetmezliği gibi durumlar bilirubin metabolizmasını bozar ve gözlerde sararmaya yol açar. Özellikle viral hepatitler (Hepatit A, B, C) bu belirtiyle kendini gösterebilir.
Safra taşları veya tümörler, safranın bağırsaklara geçmesini engelleyebilir. Bu durumda bilirubin tekrar kana karışır ve gözlerde sararma meydana gelir.
Aşırı kırmızı kan hücresi yıkımıyla seyreden hemolitik anemilerde bilirubin üretimi artar ve göz akları sararabilir.
Yeni doğan bebeklerde karaciğer gelişimi henüz tamamlanmadığı için geçici Sarı Göz Hastalığı sık görülür. Genellikle birkaç gün içinde kendiliğinden geçer.
Yoğun alkol tüketimi, karaciğeri yıpratarak Sarı Göz Hastalığı gelişimine zemin hazırlar.
Bazı ilaçların karaciğer üzerinde toksik etkileri olabilir. Bu da gözlerde sararmaya neden olabilir. Özellikle uzun süreli antibiyotik, parasetamol gibi ilaçlar dikkatle kullanılmalıdır.
Yaşa Bağlı Makula Dejenerasyonu (Sarı Nokta Hastalığı)
60 yaş üstü bireylerde yaygın olarak görülen bu Retina Hastalığı, merkezi görmeyi etkiler. Özellikle okuma, yüz tanıma gibi detaylı görüş gerektiren durumlarda bozulma meydana gelir. Genetik yatkınlık, sigara kullanımı ve hipertansiyon risk faktörleri arasındadır.
Uzun süreli şeker hastalığı, retina damarlarında hasara neden olur. Bu da zamanla diyabetik retinopati olarak bilinen ciddi bir Retina Hastalığına dönüşür. Bu hastalık ilerlediğinde retina kanamaları, makula ödemi ve retina dekolmanına yol açabilir.
Op. Dr. Diclehan, diyabetik retinopatinin erken dönemde teşhis edilmesiyle görme kaybının büyük ölçüde önlenebileceğini vurgulamaktadır.
Retinanın altındaki tabakadan ayrılması anlamına gelen bu durum acil müdahale gerektirir. Ani görme kaybı, ışık çakmaları ve perde inmesi hissiyle kendini belli eder. Göz travmaları, yüksek miyopi ve önceki göz ameliyatları risk faktörleridir.
Genetik geçişli bir Retina Hastalığı olan bu tablo, yavaş ilerleyen gece körlüğü ve görme alanı daralması ile karakterizedir. Kalıcı körlüğe kadar ilerleyebilir.
Yüksek tansiyon, retina damarlarında basınca yol açar. Bu durum, retina damarlarında daralma, kanama ve görme kaybına neden olabilir.
Darbe, yabancı cisim veya ameliyatlar sonrası retina tabakası zarar görebilir. Bu durum zamanla Retina Hastalığına dönüşebilir.
Bu belirtiler bir arada görülüyorsa, karaciğer fonksiyonları ve safra yolları acilen değerlendirilmelidir.
Bu belirtiler özellikle ani gelişiyorsa, derhal göz doktoruna başvurulmalıdır. Op. Dr. Diclehan, retina hastalıklarında zamanın çok önemli olduğunu ve gecikmenin kalıcı körlükle sonuçlanabileceğini belirtmektedir.
Bu testler, Sarı Göz Hastalığının nedenini belirlemede yardımcı olur.
Bu yöntemlerle retina tabakasındaki hasar, kanama, ödem ve yapısal değişiklikler ayrıntılı olarak görüntülenebilir.
Sarı Göz Hastalığı Tedavisi
Tedavi, altta yatan nedene göre belirlenir
Destekleyici tedavi olarak:
Op. Dr. Diclehan, gözde sararma durumunda sadece göz değil, tüm vücut sistemlerinin değerlendirilmesi gerektiğini belirtmektedir.
Tedavi, hastalığın türüne ve şiddetine göre değişir
Op. Dr. Diclehan, retina hastalıklarının tedavisinde teknolojik gelişmelerin büyük avantaj sağladığını, ancak en önemli faktörün erken teşhis olduğunu vurgulamaktadır.
Sarı Göz Hastalığından Korunma
Gözlerimiz sadece dış dünyayı algılamamızı sağlayan birer organ değil; aynı zamanda vücudun sağlık durumunun da yansımasıdır. Sarı Göz Hastalığı genellikle bir sistemik hastalığın habercisiyken, Retina Hastalığı doğrudan görme yetimizi tehdit eder.
Bu nedenle hem sistemik sağlığımızı hem de görme kalitemizi korumak için belirtileri ciddiye almalı, düzenli muayeneleri ihmal etmemeli ve risk faktörlerine karşı bilinçli olmalıyız.
Op. Dr. Diclehan, göz sağlığını korumak için erken teşhis, düzenli kontroller ve bilinçli yaşam alışkanlıklarının vazgeçilmez olduğunu vurgulamaktadır.